Kobani Üniversitesi: Rojava’da Bilimin, Direnişin ve Doğrudan Demokrasi Bilincinin Merkezi

Kobani Üniversitesi nedir?

Kobani Üniversitesi, 2017 yılında Suriye’nin kuzeyinde, Rojava olarak bilinen özerk Kürt bölgesinde kurulan bir yükseköğretim kurumudur. Savaşın, yoksulluğun ve yıkımın ortasında kurulan bu üniversite, sadece bir akademik merkez değil; aynı zamanda Kürt halkının ve diğer yerel toplulukların özgürlük, eşitlik ve doğrudan demokrasi temelinde inşa ettiği devrimci bir yaşam modelinin taşıyıcısıdır.


Kürtler Kimdir ve Rojava Neresidir?

Kürtler, Ortadoğu’nun en büyük devletsiz halkıdır. Türkiye, Suriye, Irak ve İran sınırlarına yayılmış yaklaşık 40 milyonluk bir nüfusa sahiptir. Yüzyıllar boyunca asimilasyon, yasaklar ve inkâr politikalarıyla yüzleşen Kürt halkı, özellikle 21. yüzyılda kendi kimliği, dili ve kültürü için örgütlü mücadeleye öncülük etmektedir.

Rojava (Batı Kürdistan), Suriye’nin kuzeyinde yer alan ve Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir bölgedir. Arap Baharı sonrası Suriye’de başlayan iç savaşla birlikte Kürtler, 2012 yılında demokratik ve özgürlükçü bir devrim başlatarak bölgede özyönetimlerini kurmuşlardır. Bu devrim, sadece Kürtler için değil, Süryaniler, Araplar, Türkmenler ve Ermeniler gibi diğer halklar için de bir umut ve model olmuştur.


Suriye İç Savaşı ve Eğitim Devrimi

Suriye iç savaşı başladığında merkezi otorite çökmüş, kaos ve yıkım her yana yayılmıştı. Ancak tam bu ortamda Kürtler, silahlı çatışmalara değil, toplumsal örgütlenmeye odaklandı. Rojava Devrimi'nin ilk günlerinden itibaren sadece askeri direniş değil, aynı zamanda kültürel ve eğitsel bir yeniden doğuş da gerçekleşti.

Suriye rejimi onlarca yıl boyunca Kürtçeyi ve Arapça dışındaki tüm dilleri yasaklamıştı. Rojava devrimiyle birlikte bu yasaklar yerle bir edildi. Daha savaş ve devrim yeni başlamışken, Kürtler çok dilli, çok kültürlü ve eşitlikçi okullar kurarak bölgede benzersiz bir eğitim modeli inşa ettiler. Bu okullarda Kürtçe, Arapça ve Süryanice gibi farklı anadillerde eğitim yapılmaya başlandı. Bu model, eğitimde katılımcılığı ve halkçı yaklaşımı esas alıyordu.


Kobani Üniversitesi’nin Kuruluşu ve Misyonu

Kobani Üniversitesi 2017’de kurulmuştur. Bu üniversite, sadece Kobani’de değil, tüm Rojava’da açılan ilk yükseköğretim kurumu olma özelliğini taşır. Başlangıçta öğretim görevlisi yetersizliği ve altyapı eksiklikleri gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınsa da üniversite kapılarını gençlere açtı. Savaş ve zor koşullara rağmen Kobani Üniversitesi, gençlere bilimle, felsefeyle ve özgürlükle tanışma imkânı sundu.

Fakülteler ve Enstitüler:

Üniversite, Rojava'nın eşbaşkanlık sistemiyle yönetilmekte, yani tüm yönetim pozisyonlarında bir kadın ve bir erkek birlikte görev almaktadır. Bu model, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece sözde değil, uygulamada da hayata geçirildiğinin en somut kanıtıdır.


Neden Kobani Üniversitesi Önemlidir?

1. Toplumsal Yeniden Doğuşun Sembolü

Kobani Üniversitesi, savaşla harabeye dönen bir coğrafyada yeniden doğuşun sembolüdür. Gençler burada sadece eğitim görmez; aynı zamanda direnişi, toplumsal sorumluluğu ve halkçı değerleri öğrenir.

2. Doğrudan Demokrasiye Akademik Katkı

Rojava, Ortadoğu’da doğrudan demokrasinin uygulandığı tek bölgedir. Kobani Üniversitesi bu sistemin bilimsel ayağını oluşturur. Öğrenciler sadece birey olarak değil, komün ve meclisler yoluyla karar süreçlerine aktif katılır.

3. Kadın Özgürlüğü ve Katılımı

Üniversitenin yönetiminde, öğretim kadrosunda ve öğrenci topluluklarında kadınlar öncü rol üstlenmektedir. Kadınlar burada sadece eğitilmez; aynı zamanda eğitici olur, yönetime katılır, özgür bireyler olarak akademik hayatı şekillendirir.

4. Çokkültürlülük ve Anadilde Eğitim

Kürtçe başta olmak üzere farklı anadillerde eğitim imkânı sunan Kobani Üniversitesi, asimilasyona karşı bir direniş mevzisidir. Eğitim dili sadece bir araç değil, aynı zamanda bir kimliktir. Bu bağlamda Kobani Üniversitesi, Kürtlerin kültürel varoluş mücadelesinde stratejik bir rol oynamaktadır.


Sonuç: Kobani Üniversitesi, Bir Gelecek Projesidir

Kobani Üniversitesi; halkçı bir devrimin, doğrudan demokrasinin ve Kürt halkının özgürlük arayışının somutlaşmış hâlidir. Yalnızca Kürt gençlerine değil, bölgedeki tüm halklara umut sunmaktadır. Bu üniversite, savaş ve yıkımın ortasında yeşeren bir bilgi çiçeğidir. Ve bu çiçek, Ortadoğu’nun çoraklaşmış siyasi ikliminde, insanlığa yeni bir yol gösterebilir.

Rojava ve Şam Hükümeti Eğitimde Uzlaştı: Ortak Ortaöğretim Sınavı 21 Haziran'da Yapılacak

Suriye’nin kuzeyinde özerk bir yapı olarak yönetilen Rojava (Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi), Suriye’nin merkezi hükümetiyle (Şam Hükümeti) önemli bir eğitim anlaşmasına imza attı. Yapılan uzlaşmaya göre, Rojavalı öğrencilerin ortaöğretim bitirme sınavları 21 Haziran 2025 tarihinde altı büyük kentte eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek.

Bu gelişme, hem eğitim alanında iş birliği hem de bölgesel uyum açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.


Rojava Nedir? Suriye'nin Kuzeyindeki Özgün Yapı

Rojava, resmi adıyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, 2012 yılından bu yana Suriye'nin kuzeyinde, çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bölgelerde kurulan özyönetim sistemidir. Bu yönetim, kadın özgürlüğü, çevre duyarlılığı ve demokratik katılım gibi ilkelere dayanan, adem-i merkeziyetçi bir idari model benimsemektedir. Ancak Rojava, uluslararası alanda henüz resmî bir statüye sahip değil ve Suriye'nin merkezi hükümeti tarafından da özerkliği tanınmış değil.

Yine de pratikte, yerel eğitim sisteminden güvenliğe kadar birçok alanda bağımsız bir yönetim modeli yürütülmektedir. Bu bağlamda, Rojava'nın Suriye Eğitim Bakanlığı ile gerçekleştirdiği bu sınav uzlaşısı, iki yapı arasında ender görülen bir koordinasyon örneği sunmaktadır.


Eğitimde Tarihi Anlaşma: Sınavlar 6 Kentte Yapılacak

Rojava Eğitim ve Öğretim Kurulu tarafından yapılan açıklamaya göre, ortaöğretim sınavları 21 Haziran’da Kamışlo, Haseke, Rakka, Deyrezor, Tabka ve Kobani kentlerinde düzenlenecek. Başlangıçta 14 Haziran’da yapılması planlanan sınavların tarihi, taraflar arasında yapılan toplantılar sonucunda bir hafta ertelendi.

Kurulun açıklamasında şu detaylara yer verildi:


Eğitimde Birlik, Geleceğe Yatırım

Bu iş birliği, savaşın ve siyasi istikrarsızlığın yarattığı ağır koşullara rağmen, Suriyeli öğrencilerin geleceğine dair umut verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Taraflar, eğitim alanında birlikte hareket ederek, tüm öğrencilerin haklarını güvence altına almayı hedefliyor.

Yapılan açıklama şu ifadeyle sona erdi:

"Bu anlaşma, tüm Suriyeli öğrenciler için huzurlu ve güvenli bir eğitim ortamı sağlama taahhüdümüzü gösterdiği gibi, farklı bölgelerde eğitim sürecini iyileştirmek için ortak çalışma kararlılığımızı da teyit etmektedir."


Rojava’da Eğitim Sistemi Nasıldır?

Rojava'daki eğitim sistemi, merkezi Şam yönetiminin müfredatından farklı olarak çokdilli ve çokkültürlü bir yapıya sahiptir. Kürtçe, Arapça ve Süryanice dillerinde eğitim verilen bölgelerde, yerel kimliklerin korunması ve kültürel çoğulculuk temel alınmaktadır.

Rojava’da kadın eğitimi öncelikli konular arasında yer almakta; kız çocuklarının eğitim hakkı özellikle korunmakta ve teşvik edilmektedir. Ayrıca, demokratik toplum felsefesine uygun olarak öğrencilerin eleştirel düşünce geliştirmeleri ve toplumsal sorumluluk bilinci kazanmaları amaçlanmaktadır.


Neden Önemli?

Bu sınav uzlaşısı, sadece teknik bir eğitim düzenlemesi değil; aynı zamanda Suriye’nin geleceğinde farklı bölgeler arası diyalog ve barışçıl çözümler için atılan önemli bir adımdır. Rojava ile Şam arasındaki bu ortaklık, eğitim alanında başlayan bir diyalogun, gelecekte başka alanlara da yayılabileceğinin işareti olabilir.

Mehrdad R. Izady: Kürtlerin Akademik Sesi ve Dünyaya Açılan Penceresi

Mehrdad R. Izady, günümüzde New York Teknoloji Enstitüsü'nde Sosyal Bilimler Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak hizmet veren, Orta Doğu ve Batı tarihi, politikaları, kültürü ve felsefe alanlarında uzmanlaşmış seçkin bir Kürt akademisyendir. Kürt bir babanın ve Belçikalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Izady, diplomat olan ebeveynleri sayesinde çocukluğunu Irak, İran, Afganistan ve Kore gibi farklı ülkelerde geçirdi. Bu çok kültürlü ortam, Izady'nin gelecekteki akademik hayatının ve çalışmalarının temelini oluşturdu.

Mehrdad Izady, tarih, siyasi bilimler ve coğrafya dallarında Kansas Üniversitesi'nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Syracuse Üniversitesi'nde uzaktan algılama-kartografi ve uluslararası ilişkiler alanlarında iki yüksek lisans derecesi aldı. Akademik kariyerinin zirvesine, Columbia Üniversitesi'nde Orta Doğu Dilleri ve Medeniyetleri bölümünde 1992 yılında doktorasını tamamlayarak ulaştı.

Izady'nin akademik kariyeri, Harvard Üniversitesi'nden Fordham Üniversitesi'ne, Pace Üniversitesi'nden New York Teknoloji Enstitüsü'ne kadar Amerika ve Avrupa'nın prestijli üniversitelerinde devam etti. Aynı zamanda ABD Hava Kuvvetleri Özel Operasyonlar Okulu'nda Orta Doğu tarihi üzerine dersler veren Izady, NATO ve ABD askeri güçlerine de eğitim vermiştir.

Kürt tarihi ve kültürü üzerine yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınan Izady, özellikle etnik ve kültürel konularda yayınladığı kitaplar ve haritalarla adından söz ettirdi. Hazırladığı kartografik eserler, National Geographic, The Economist, Birleşmiş Milletler, ABD ordusu ve uluslararası medya tarafından referans olarak kullanıldı.

Izady'nin Kürt halkının tarihini, kültürünü ve sosyo-politik durumunu konu alan çalışmaları, hem akademik camiada hem de Kürt toplumunda büyük takdir toplamıştır. ABD Kongresi önünde iki kez ifade veren Izady, ayrıca ABD Başkanı George H.W. Bush döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi'ne danışmanlık yapmıştır.

Bugün New York Teknoloji Enstitüsü'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Mehrdad Izady, Orta Doğu çatışmalarının kültürel, etnik ve politik boyutları üzerine araştırmalarına devam etmektedir. Kürt halkının kültürel ve siyasi tarihini dünya sahnesine taşıyarak, Kürtlerin sesi olmaya devam eden Izady, akademik çalışmalarının yanı sıra halklar arası diyaloğa katkıda bulunan önemli bir figür olarak öne çıkmaktadır.

Japonya’da Kürt Karşıtlığının Arka Planı ve Kürtlerin Durumu

1. Neden bir Kürt karşıtı akım var?


2. Japonya’daki Kürt nüfusu ve statüleri

GöstergelerDeğer / Açıklama
Tahmini nüfus2.000 – 3.000 kişi (en.wikipedia.org)
Yoğunluk alanlarıSaitama (özellikle Kawaguchi, Warabi) – 1.500 ve 1.000 civarı
Yasal statü dağılımıBirçok Kürt “kâri hōmen” (geçici salıverilme) statüsünde; resmi mülteci statüsü neredeyse yok (1990'dan bu yana yalnızca 1 kişi )
Mülteci başvuru sayısı3.415 Kürt başvuru (çoğunun Türkiye pasaportlu) yapılmış, ama tanınmayanlar fazla

3. Beraberinde getirdiği sorunlar ve hak ihlalleri


4. Motivasyonlar kimden geliyor?

  1. Türk milliyetçisi paylaşımlar: Özellikle sosyal medyada Türk milliyetçileri, Japonca yazılarla Kürtlerin vatandaş olamayacağı gibi dezenformasyonlar yayarak nefretin tohumlarını ekti .
  2. Japon milliyetçiliği ve yabancı karşıtlığı: “Tek etnisite” mitine dayanan Japon sağcı çevreler, ekonomik ve kültürel kaygılardan dolayı göçmenlere karşı pozisyon aldı .
  3. Yerel memnuniyetsizlikler: Bazı yerel halk, mülteci başvurularının artmasını kabullenmek istemedi ve ilçeler arasında Kürt düşmanlığına zemin oluştu .

5. Sığınma hakları ve ulusal cevaplar


6. Bilinçlendirme ve çözüm önerileri

“Barış Tek Taraflı Olmaz” – Osman Baydemir’den Ankara’ya Açık Çağrı

Baydemir’den Ankara’ya Çağrı: “Barış Tek Taraflı Sağlanamaz

Eski HDP milletvekili ve Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Osman Baydemir, Türk hükümetine tarihi bir çağrıda bulundu. PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakma kararının ardından konuşan Baydemir, “Barış süreci ancak çift taraflı irade ile ilerleyebilir” diyerek Ankara'nın sessizliğini eleştirdi.

Baydemir, “Bu sessizlik iyiye alamet değil. Kürt halkı artık onurlu ve barışçıl bir yaşam istiyor” diyerek, çözüm için kararlı adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

“Üçüncü Taraf Gerekli: BM, Fransa veya ABD Sürece Dahil Olmalı”

Baydemir’e göre, geçmişte yaşanan çözümsüzlüklerin önüne geçmek adına, uluslararası aktörlerin gözetiminde şeffaf ve hesap verebilir bir süreç işletilmelidir.
“Bir üçüncü tarafın – Birleşmiş Milletler, Fransa ya da ABD gibi – süreci denetlemesi gerekir,” diyen Baydemir, bu çağrısıyla barış sürecine uluslararası meşruiyet kazandırılması gerektiğine dikkat çekti.

Barzani’ye ve KRG’ye Teşekkür

Baydemir, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Başkan Mesud Barzani’nin desteğini de özellikle vurguladı. “Kürdistan Bölgesi ve Sayın Barzani’nin rolü, sürecin başarısı açısından hayati önemde,” diyerek, bölgesel dayanışmanın barış için bir zemin sunduğunu ifade etti.

Kırk Yıllık Yıkım ve Umut

Kuzey Kürdistan’da (Türkiye’nin güneydoğusu) süren çatışmalı sürecin kırk yılı aşkın bir yıkım yarattığını belirten Baydemir, “Köyler yakıldı, sivil halk katledildi. Artık diplomasi ve hak temelli bir çözüm zamanı,” dedi.

PKK'nin silah bırakma kararını “tarihi ve anlamlı bir adım” olarak niteleyen Baydemir, “Ancak bu, nihai çözüm değildir. Şimdi sıra Ankara’dadır,” uyarısında bulundu.

“Binlerce Kürt Hâlâ Cezaevinde”

Barış çağrılarına rağmen, Türkiye’de askeri operasyonların sürdüğünü ve binlerce Kürt siyasetçi ve sivilin hâlâ cezaevinde olduğunu söyleyen Baydemir, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın isimlerini hatırlatarak, “Barış tek taraflı kurulmaz. Ankara Kürt halkına karşı düşmanlıktan vazgeçmelidir,” dedi.

“Aynı Soruyu Çocuklarımız Bize Sormasın”

Geçmiş kuşakların yaşadığı acılara atıf yapan Baydemir, “Babalarımıza ve dedelerimize, bu zulme neden ses çıkarmadıklarını soruyoruz. Çocuklarımız da bir gün bize aynısını sormasın,” uyarısında bulundu.

Eşitlik, Savaşsız ve Kansız

“Türklerin, Arapların, Farsların hakları varsa, Kürtlerin de hakkı vardır. Ne eksik ne fazla; ama savaşsız, kansız, imhasız bir eşitlik istiyoruz,” sözleriyle Kürt halkının talebini özetleyen Baydemir, çözümün sadece söylemde değil, pratikte de eşitlik üzerine kurulması gerektiğini ifade etti.

Öcalan’ın Mesajı: Hükümetin Bilgisi Dahilinde Yazıldı

Baydemir, Abdullah Öcalan’ın en son mesajına da değinerek, “Bu mesaj devletin bilgisi ve koordinasyonu dâhilinde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla hükümet, bu mesajı görmezden gelemez,” dedi.

Hayal: Kendi Topraklarımızda Bir Konser

Son olarak bir hayalini dile getiren Baydemir, “Şivan Perwer ile sözleştik. Bir gün kendi topraklarımızda özgürce Kürtçe konser vereceğiz. Umarım bu gün çok yakında gelir,” diyerek barışın kültürel yansımasına işaret etti.

“Kürdistan Milyonların Kalbinde Yaşıyor”

Son 15 yılda Kürt belediyelerine kayyum atanması ve milletvekillerinin hapsedilmesini hatırlatan Baydemir, “Bütün baskılara rağmen Kürt davası yaşıyor. Kürdistan, milyonların kalbinde bir gerçektir,” dedi.

"Kürdistan Bölgesi'nin Hakları Anayasada Var, Ama Bağdat Görmezden Geliyor" - Viyan Dakhil

Irak Parlamentosu üyesi ve Kürdistan Demokrat Partisi parlamento grubunun sözcüsü, Irak hükümetlerinin her biri göreve geldiğinde Kürdistan Bölgesi'yle sorun yaşadığını çünkü Irak hükümetinin anayasaya inanmadığını ifade etti.

2025 yılı 8 Haziran Pazar günü, Irak Parlamentosu üyesi ve Kürdistan Demokrat Partisi parlamento sözcüsü Viyan Daxil (Vian Dakhil), Kurdistan24’e yaptığı açıklamada şu sözleri kullandı:
“Irak’ta şimdiye dek göreve gelen her hükümet, Kürdistan Bölgesi’yle sorunlar yaşadı çünkü Irak devleti anayasaya bağlı değil. Saddam Hüseyin’in diktatörlük rejiminin yıkılmasının ardından biz Kürtler, anayasanın oluşturulması sürecinde yer aldık ve katkı sunduk. Bu yüzden her hükümet neyin anayasal olup olmadığını çok iyi bilmektedir.”

Parlamento üyesi şu ifadeleri kullandı:

“Konu Kürdistan Bölgesi’nin hak ve yetkilerine geldiğinde sanki hiçbir anayasal bilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Oysa biz hep söyledik: Onlar federal sistemin ne olduğunu bilmiyorlar veya bilmemezlikten geliyorlar. Gerçekte ise çok iyi biliyorlar, anayasayı da çok iyi okumuşlar. Fakat halen Irak Anayasası’nın 117. maddesini kabul etmiyorlar. Oysa bu madde açıkça Kürdistan Bölgesi'nin anayasal bir bölge, siyasi bir yapı olduğunu ve kendi hükümeti ile parlamentosuna sahip olduğunu belirtmektedir.”

Daxil sözlerine şöyle devam etti:
“Biz her yıl aynı sorunlarla karşılaşıyoruz. Hiçbir yılda bu sorunlara çözüm getirilmedi. Biz belli bir düzeye ulaşıyoruz, onlar ise kendi siyasi söylem ve hesaplarıyla Maliye Bakanlığı veya doğal kaynaklar üzerinden yeni bir kriz çıkartıyor, ardından hepsi el birliğiyle Kürdistan Bölgesi'ne karşı bir baskı kuruyor.”

Viyan Daxil, Kürdistan Bölgesi ile Irak hükümetleri arasındaki anlaşmaların net ve açık 12 maddeye dayandığını, bunlar arasında petrol ve doğalgaz yasası ile Kürdistan Bölgesi bütçesinin de bulunduğunu belirtti. Ancak Bağdat hükümetinin her seferinde bu anlaşmalardan saparak, yeni bir söylem geliştirdiğini ifade etti.

Son olarak şunları söyledi:

“Kürdistan Bölgesi heyetleri bütün belgeleri ve dosyaları Bağdat hükümetine şeffaf ve açık bir şekilde sunuyor. Fakat Bağdat kendi isteğine göre bir açıklama yapıyor ve bu açıklama Kürdistan Bölgesi aleyhine oluyor. Bölgedeki memurların maaşlarının kesilmesi ve bunun da bütçenin tamamen verildiği iddiasına dayandırılması, çok büyük bir hatadır. Çünkü bu kararın arkasında hiçbir delil ve gerçeklik bulunmamaktadır.”

Çinli Akademisyene Göre Kürtler: Azınlıktan Çoğunluğa Bir Geçiş

Çinli bir akademisyen Rudaw’a yaptığı açıklamada, Kürtleri sadece bölgedeki bir “azınlık” olarak görmekten vazgeçilmesi ve Kürdistan Bölgesi’nin kurulması ile elde edilen özerkliğin, Irak bağlamında “büyük bir başarı” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Pekin Üniversitesi’nde görev yapan ve araştırmalarını 1958-2003 yılları arasındaki Kürt siyasi tarihi üzerine yoğunlaştıran Ruiheng Li, şu ifadeleri kullandı:

“Kürtleri yalnızca bir azınlık olarak düşünmemeliyiz. Evet, dört ülkeyle (Türkiye, İran, Irak, Suriye) sınırlı bir perspektiften bakarsak sayıca az olabilirler. Ancak Kürdistan’ın tamamına baktığımızda, aslında çoğunluğu oluşturuyorlar ve bölgede daha büyük ve uzun soluklu bir rol oynuyorlar.”

Li, Kürtlerin Irak içindeki siyasi başarısını, bölgedeki önemlerinin bir göstergesi olarak değerlendirdi:

“Bence Kürt meselesine dair yapı bütünüyle değişti. [Kürdistan Demokrat Partisi'nin kurucusu] Mela Mustafa Barzani, Sovyetler Birliği’nden Irak’a döndü ve KDP, Abdülkerim Kasım tarafından kabul edildi. O dönemde Kürt halkının siyasete katılımı için tüm ortam ve koşullar açılmıştı.”

Li, bu yılın Kürt meselesinin Irak’taki geleceği açısından “yeniden düşünülmesi gereken çok önemli bir yıl” olduğunu ifade etti.

2003’teki ABD işgalinin ardından Kürt siyasetindeki dönüşüme de değinen Li, bu dönemin Kürtlerin hakları ve yönetişimi açısından bir dönüm noktası olduğunu söyledi:

“Kürtler, yönetim ve parlamentodaki meşru haklarını kazandılar,” diyen Li, Kürdistan Bölgesi’nin özerk bir yapı olarak kurulmasının Kürt siyasi tarihi açısından büyük bir dönüm noktası olduğunu belirtti. 2003 öncesi ve sonrası süreçlerin birlikte ele alınarak Kürt öz yönetiminin evriminin tam anlamıyla kavranabileceğini vurguladı.

Gelecek araştırmasında Kürdistan’daki bağımsızlık referandumu gibi savaş sonrası gelişmelere odaklanacağını da sözlerine ekledi:

“Bir sonraki aşamada savaş sonrası gelişmeleri, örneğin bağımsızlık referandumunu daha fazla ele alacağım,” dedi.

Li, Çin akademisinde Ortadoğu çalışmalarının henüz gelişme aşamasında olduğunu, geçmişte araştırmaların büyük oranda “çoğunluk meselelerine” — Arap, Fars ve Türk çalışmalarına — odaklandığını belirtti.

“Bu bakış açısını çoğunluk merkezli olandan azınlık merkezli olana kaydırmalıyız,” diyen Li, Kürtler gibi yeterince temsil edilmeyen halkların bölgesel araştırmalarda daha fazla yer bulması gerektiğini savundu.

Son olarak şunu vurguladı:

“Çünkü Kürdistan’a baktığımızda, Kürtler artık yeni bir çoğunluk haline geliyor.”

Rojava: Ortadoğu’da Yeni Bir Demokratik Model

Giriş

Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.

Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı

Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.

Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.

Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim

Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.

Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.

Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı

Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.

Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı

2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.

Suriye'nin Geleceğinde Kürtler

Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.


Sonuç

Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.


Bu makale, Kürt tarihine ışık tutacak bir belgesel metnine, akademik yayına veya bilinç yükseltici bir broşüre dönüştürülebilir. İstersen sonraki aşamada bir sunum slaytı, video senaryosu veya sosyal medya dizisi olarak da düzenleyebilirim. Devam etmek ister misin?

Rojava: Ortadoğu’da Yeni Bir Demokratik Model

Giriş

Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.

Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı

Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.

Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.

Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim

Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.

Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.

Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı

Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.

Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı

2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.

Suriye'nin Geleceğinde Kürtler

Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.

Sonuç

Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.

ABD ve Kürdistan Bölgesi Arasındaki Stratejik Ortaklık Güçleniyor: Rubio-Barzani Görüşmesinden Mesajlar

ERBİL – Kürdistan Bölgesi: Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesini “verimli” olarak nitelendirerek, Washington-Erbil işbirliğinin Irak ve Orta Doğu’da istikrar için kilit öneme sahip olduğunu vurguladı.

Çarşamba gecesi gerçekleşen görüşmede iki lider, bölgesel gelişmeleri, Bağdat-Erbil ilişkilerini ve üçlü ortaklığı (Washington-Erbil-Bağdat) ele aldı. Kürdistan Bölgesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Rubio’nun Başkan Barzani’ye Bağdat-Erbil sorunlarının çözümüne sunduğu katkılar nedeniyle teşekkür ettiği bildirildi.

Rubio, Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. ABD ile Kürdistan Bölgesi arasındaki işbirliği, Irak’ta ve genel olarak bölgede istikrarı sağlamak açısından çok önemli,” ifadelerini kullandı. Ayrıca, ikili ekonomik ortaklığın hem Amerikan hem de Irak halkına fayda sağladığını belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı da görüşmeyi, Irak, Suriye ve bölge genelinde istikrar ve işbirliğini destekleyen olumlu bir temas olarak değerlendirdi. Bakanlık sözcüsü Tammy Bruce, “Bakan, KRG’nin (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) Amerikan şirketleriyle ortaklıklarını ve Irak’ın enerji bağımsızlığı için iç kaynaklarını değerlendirme çabalarını takdir ettiğini” söyledi.

ABD’den Kürdistan’a 110 Milyar Dolarlık Enerji Yatırımı

Mayıs ayında ABD, Kürdistan Bölgesi'ne olan yatırımını önemli ölçüde artırdı. HKN Energy ve WesternZagros adlı iki Amerikan enerji devi, KRG ile toplam 110 milyar dolar değerinde anlaşmalar imzaladı.

Bu anlaşmalar Bağdat tarafından “yasa dışı” ilan edilse de, hem Erbil hem de Washington tarafından ilişkilerin derinleştiğinin bir göstergesi olarak memnuniyetle karşılandı.

Rubio, telefon görüşmesinde ABD’nin Irak ile ilişkilerinin temel taşlarından birinin Kürdistan Bölgesi’ne olan desteği olduğunu bir kez daha vurguladı. Geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada ise Kürt özerkliğini ABD’nin Irak yaklaşımının “kilit taşı” olarak nitelendirmişti:

“Irak’taki yaklaşımımızın mihenk taşı, Kürtlerin sahip olduğu özerkliktir. Bu özerkliğin ekonomik damarlarla beslenmesi, onların başarıya ulaşmasını sağlar,” dedi Rubio.

Washington-Erbil İttifakı Derinleşiyor

Barzani ile yapılan görüşmede Rubio, ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ne verdiği desteği, Irak ile olan stratejik ilişkinin temel direği olarak tanımladı. Bu açıklamalar, ABD'nin 1990’lardan bu yana Kürt özerkliğine verdiği destek ve Peşmerge güçlerinin eğitimi, reformu ve donatılmasına olan katkısıyla örtüşüyor.

ABD ayrıca yakın zamanda dünyanın en büyük ABD konsolosluğunu Erbil'de açmayı planlıyor. Bu konsolosluk, diplomatik ilişkilerin boyutunu ve stratejik önemi sembolik olarak da yansıtıyor.

Real Madrid Erbil ve Rojava'da Futbol Akademisi Açıyor: Kürdistan'da Küresel Bir Futbol Vizyonu Başlıyor

Dünyaca ünlü İspanyol futbol kulübü Real Madrid, bu yıl Ağustos ayında Erbil’de gençler için bir futbol akademisi açmaya hazırlanıyor. Kulübün Irak’taki resmi sözcüsü Naeem Saddam, gelişmeyi Rudaw aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı.

“Real Madrid Akademisi’ni açmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Erbil’de kulübün adına yakışır, kaliteli bir stadyum ve spor altyapısı inşa etmeyi hedefliyoruz,” diyen Saddam, akademinin alt yapı ve eğitim modelinin tamamen İspanya’daki sistemle uyumlu olacağını vurguladı.

Akademi, 6 ile 14 yaş arası çocuklara yönelik eğitim programları sunacak ve Real Madrid’in resmi antrenman metodolojisini uygulayacak. Saddam ayrıca açılış törenine kulübü temsilen üst düzey bir temsilcinin de katılacağını belirtti.

“Gerçek çalışmalar başladı,” diyen Saddam, bölgede yetenekli futbolcuları keşfetmek ve eğitmek istediklerini ifade etti.

Bu hamle, Real Madrid’in Ekim 2023’te Irak’ta açtığı ilk futbol akademisinin ardından geliyor. Kulübün bağlı olduğu Real Madrid Vakfı, şu anda dünya genelinde 40’tan fazla ülkede 70’in üzerinde futbol akademisi işletiyor.

Bu akademiler yalnızca futbol yeteneklerini geliştirmeyi değil; aynı zamanda taktiksel zekâ, dayanıklılık, takım çalışması ve sportmenlik gibi temel insani ve etik değerleri gençlere aşılamayı amaçlıyor.

Vakıf, küresel ölçekte dezavantajlı çocuklara yardım eden projelere de kaynak sağlıyor. Bu katkıları sayesinde Real Madrid Vakfı, 2022 yılında ilk Laureus Sport for Good Society Ödülü’ne layık görüldü.

FC Barcelona da Kürdistan ve Rojava’da Altı Akademi Açıyor

Öte yandan, Real Madrid’in ezeli rakibi FC Barcelona da Mayıs ayında yaptığı açıklamayla, Kürdistan Bölgesi ve Kuzeydoğu Suriye’de (Rojava) toplam altı futbol akademisi açacağını duyurdu.

Bu girişim, Erbil ve Süleymaniye’nin yanı sıra Kobani, Haseke, Rakka ve Tîberspîyê’yi kapsıyor. Programlar Haziran 2025’te başlayacak ve Ekim 2026’ya kadar devam edecek. 2026'nın başlarında iki büyük futbol buluşması da planlanıyor.

Barcelona’nın bu girişimi özellikle IŞİD kurbanlarının çocuklarını hedef alarak, gençler arasında sosyal uyumu teşvik etmeyi, şiddeti önlemeyi ve radikalleşmenin önüne geçmeyi amaçlıyor. Programın temelinde futbol aracılığıyla barış, diyalog ve birlikte yaşam kültürü yer alıyor.

tr_TRTurkish