Japonya’da Kürt Karşıtlığının Arka Planı ve Kürtlerin Durumu

1. Neden bir Kürt karşıtı akım var?


2. Japonya’daki Kürt nüfusu ve statüleri

GöstergelerDeğer / Açıklama
Tahmini nüfus2.000 – 3.000 kişi (en.wikipedia.org)
Yoğunluk alanlarıSaitama (özellikle Kawaguchi, Warabi) – 1.500 ve 1.000 civarı
Yasal statü dağılımıBirçok Kürt “kâri hōmen” (geçici salıverilme) statüsünde; resmi mülteci statüsü neredeyse yok (1990'dan bu yana yalnızca 1 kişi )
Mülteci başvuru sayısı3.415 Kürt başvuru (çoğunun Türkiye pasaportlu) yapılmış, ama tanınmayanlar fazla

3. Beraberinde getirdiği sorunlar ve hak ihlalleri


4. Motivasyonlar kimden geliyor?

  1. Türk milliyetçisi paylaşımlar: Özellikle sosyal medyada Türk milliyetçileri, Japonca yazılarla Kürtlerin vatandaş olamayacağı gibi dezenformasyonlar yayarak nefretin tohumlarını ekti .
  2. Japon milliyetçiliği ve yabancı karşıtlığı: “Tek etnisite” mitine dayanan Japon sağcı çevreler, ekonomik ve kültürel kaygılardan dolayı göçmenlere karşı pozisyon aldı .
  3. Yerel memnuniyetsizlikler: Bazı yerel halk, mülteci başvurularının artmasını kabullenmek istemedi ve ilçeler arasında Kürt düşmanlığına zemin oluştu .

5. Sığınma hakları ve ulusal cevaplar


6. Bilinçlendirme ve çözüm önerileri

“Barış Tek Taraflı Olmaz” – Osman Baydemir’den Ankara’ya Açık Çağrı

Baydemir’den Ankara’ya Çağrı: “Barış Tek Taraflı Sağlanamaz

Eski HDP milletvekili ve Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Osman Baydemir, Türk hükümetine tarihi bir çağrıda bulundu. PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakma kararının ardından konuşan Baydemir, “Barış süreci ancak çift taraflı irade ile ilerleyebilir” diyerek Ankara'nın sessizliğini eleştirdi.

Baydemir, “Bu sessizlik iyiye alamet değil. Kürt halkı artık onurlu ve barışçıl bir yaşam istiyor” diyerek, çözüm için kararlı adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

“Üçüncü Taraf Gerekli: BM, Fransa veya ABD Sürece Dahil Olmalı”

Baydemir’e göre, geçmişte yaşanan çözümsüzlüklerin önüne geçmek adına, uluslararası aktörlerin gözetiminde şeffaf ve hesap verebilir bir süreç işletilmelidir.
“Bir üçüncü tarafın – Birleşmiş Milletler, Fransa ya da ABD gibi – süreci denetlemesi gerekir,” diyen Baydemir, bu çağrısıyla barış sürecine uluslararası meşruiyet kazandırılması gerektiğine dikkat çekti.

Barzani’ye ve KRG’ye Teşekkür

Baydemir, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Başkan Mesud Barzani’nin desteğini de özellikle vurguladı. “Kürdistan Bölgesi ve Sayın Barzani’nin rolü, sürecin başarısı açısından hayati önemde,” diyerek, bölgesel dayanışmanın barış için bir zemin sunduğunu ifade etti.

Kırk Yıllık Yıkım ve Umut

Kuzey Kürdistan’da (Türkiye’nin güneydoğusu) süren çatışmalı sürecin kırk yılı aşkın bir yıkım yarattığını belirten Baydemir, “Köyler yakıldı, sivil halk katledildi. Artık diplomasi ve hak temelli bir çözüm zamanı,” dedi.

PKK'nin silah bırakma kararını “tarihi ve anlamlı bir adım” olarak niteleyen Baydemir, “Ancak bu, nihai çözüm değildir. Şimdi sıra Ankara’dadır,” uyarısında bulundu.

“Binlerce Kürt Hâlâ Cezaevinde”

Barış çağrılarına rağmen, Türkiye’de askeri operasyonların sürdüğünü ve binlerce Kürt siyasetçi ve sivilin hâlâ cezaevinde olduğunu söyleyen Baydemir, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın isimlerini hatırlatarak, “Barış tek taraflı kurulmaz. Ankara Kürt halkına karşı düşmanlıktan vazgeçmelidir,” dedi.

“Aynı Soruyu Çocuklarımız Bize Sormasın”

Geçmiş kuşakların yaşadığı acılara atıf yapan Baydemir, “Babalarımıza ve dedelerimize, bu zulme neden ses çıkarmadıklarını soruyoruz. Çocuklarımız da bir gün bize aynısını sormasın,” uyarısında bulundu.

Eşitlik, Savaşsız ve Kansız

“Türklerin, Arapların, Farsların hakları varsa, Kürtlerin de hakkı vardır. Ne eksik ne fazla; ama savaşsız, kansız, imhasız bir eşitlik istiyoruz,” sözleriyle Kürt halkının talebini özetleyen Baydemir, çözümün sadece söylemde değil, pratikte de eşitlik üzerine kurulması gerektiğini ifade etti.

Öcalan’ın Mesajı: Hükümetin Bilgisi Dahilinde Yazıldı

Baydemir, Abdullah Öcalan’ın en son mesajına da değinerek, “Bu mesaj devletin bilgisi ve koordinasyonu dâhilinde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla hükümet, bu mesajı görmezden gelemez,” dedi.

Hayal: Kendi Topraklarımızda Bir Konser

Son olarak bir hayalini dile getiren Baydemir, “Şivan Perwer ile sözleştik. Bir gün kendi topraklarımızda özgürce Kürtçe konser vereceğiz. Umarım bu gün çok yakında gelir,” diyerek barışın kültürel yansımasına işaret etti.

“Kürdistan Milyonların Kalbinde Yaşıyor”

Son 15 yılda Kürt belediyelerine kayyum atanması ve milletvekillerinin hapsedilmesini hatırlatan Baydemir, “Bütün baskılara rağmen Kürt davası yaşıyor. Kürdistan, milyonların kalbinde bir gerçektir,” dedi.

"Kürdistan Bölgesi'nin Hakları Anayasada Var, Ama Bağdat Görmezden Geliyor" - Viyan Dakhil

Irak Parlamentosu üyesi ve Kürdistan Demokrat Partisi parlamento grubunun sözcüsü, Irak hükümetlerinin her biri göreve geldiğinde Kürdistan Bölgesi'yle sorun yaşadığını çünkü Irak hükümetinin anayasaya inanmadığını ifade etti.

2025 yılı 8 Haziran Pazar günü, Irak Parlamentosu üyesi ve Kürdistan Demokrat Partisi parlamento sözcüsü Viyan Daxil (Vian Dakhil), Kurdistan24’e yaptığı açıklamada şu sözleri kullandı:
“Irak’ta şimdiye dek göreve gelen her hükümet, Kürdistan Bölgesi’yle sorunlar yaşadı çünkü Irak devleti anayasaya bağlı değil. Saddam Hüseyin’in diktatörlük rejiminin yıkılmasının ardından biz Kürtler, anayasanın oluşturulması sürecinde yer aldık ve katkı sunduk. Bu yüzden her hükümet neyin anayasal olup olmadığını çok iyi bilmektedir.”

Parlamento üyesi şu ifadeleri kullandı:

“Konu Kürdistan Bölgesi’nin hak ve yetkilerine geldiğinde sanki hiçbir anayasal bilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Oysa biz hep söyledik: Onlar federal sistemin ne olduğunu bilmiyorlar veya bilmemezlikten geliyorlar. Gerçekte ise çok iyi biliyorlar, anayasayı da çok iyi okumuşlar. Fakat halen Irak Anayasası’nın 117. maddesini kabul etmiyorlar. Oysa bu madde açıkça Kürdistan Bölgesi'nin anayasal bir bölge, siyasi bir yapı olduğunu ve kendi hükümeti ile parlamentosuna sahip olduğunu belirtmektedir.”

Daxil sözlerine şöyle devam etti:
“Biz her yıl aynı sorunlarla karşılaşıyoruz. Hiçbir yılda bu sorunlara çözüm getirilmedi. Biz belli bir düzeye ulaşıyoruz, onlar ise kendi siyasi söylem ve hesaplarıyla Maliye Bakanlığı veya doğal kaynaklar üzerinden yeni bir kriz çıkartıyor, ardından hepsi el birliğiyle Kürdistan Bölgesi'ne karşı bir baskı kuruyor.”

Viyan Daxil, Kürdistan Bölgesi ile Irak hükümetleri arasındaki anlaşmaların net ve açık 12 maddeye dayandığını, bunlar arasında petrol ve doğalgaz yasası ile Kürdistan Bölgesi bütçesinin de bulunduğunu belirtti. Ancak Bağdat hükümetinin her seferinde bu anlaşmalardan saparak, yeni bir söylem geliştirdiğini ifade etti.

Son olarak şunları söyledi:

“Kürdistan Bölgesi heyetleri bütün belgeleri ve dosyaları Bağdat hükümetine şeffaf ve açık bir şekilde sunuyor. Fakat Bağdat kendi isteğine göre bir açıklama yapıyor ve bu açıklama Kürdistan Bölgesi aleyhine oluyor. Bölgedeki memurların maaşlarının kesilmesi ve bunun da bütçenin tamamen verildiği iddiasına dayandırılması, çok büyük bir hatadır. Çünkü bu kararın arkasında hiçbir delil ve gerçeklik bulunmamaktadır.”

Çinli Akademisyene Göre Kürtler: Azınlıktan Çoğunluğa Bir Geçiş

Çinli bir akademisyen Rudaw’a yaptığı açıklamada, Kürtleri sadece bölgedeki bir “azınlık” olarak görmekten vazgeçilmesi ve Kürdistan Bölgesi’nin kurulması ile elde edilen özerkliğin, Irak bağlamında “büyük bir başarı” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Pekin Üniversitesi’nde görev yapan ve araştırmalarını 1958-2003 yılları arasındaki Kürt siyasi tarihi üzerine yoğunlaştıran Ruiheng Li, şu ifadeleri kullandı:

“Kürtleri yalnızca bir azınlık olarak düşünmemeliyiz. Evet, dört ülkeyle (Türkiye, İran, Irak, Suriye) sınırlı bir perspektiften bakarsak sayıca az olabilirler. Ancak Kürdistan’ın tamamına baktığımızda, aslında çoğunluğu oluşturuyorlar ve bölgede daha büyük ve uzun soluklu bir rol oynuyorlar.”

Li, Kürtlerin Irak içindeki siyasi başarısını, bölgedeki önemlerinin bir göstergesi olarak değerlendirdi:

“Bence Kürt meselesine dair yapı bütünüyle değişti. [Kürdistan Demokrat Partisi'nin kurucusu] Mela Mustafa Barzani, Sovyetler Birliği’nden Irak’a döndü ve KDP, Abdülkerim Kasım tarafından kabul edildi. O dönemde Kürt halkının siyasete katılımı için tüm ortam ve koşullar açılmıştı.”

Li, bu yılın Kürt meselesinin Irak’taki geleceği açısından “yeniden düşünülmesi gereken çok önemli bir yıl” olduğunu ifade etti.

2003’teki ABD işgalinin ardından Kürt siyasetindeki dönüşüme de değinen Li, bu dönemin Kürtlerin hakları ve yönetişimi açısından bir dönüm noktası olduğunu söyledi:

“Kürtler, yönetim ve parlamentodaki meşru haklarını kazandılar,” diyen Li, Kürdistan Bölgesi’nin özerk bir yapı olarak kurulmasının Kürt siyasi tarihi açısından büyük bir dönüm noktası olduğunu belirtti. 2003 öncesi ve sonrası süreçlerin birlikte ele alınarak Kürt öz yönetiminin evriminin tam anlamıyla kavranabileceğini vurguladı.

Gelecek araştırmasında Kürdistan’daki bağımsızlık referandumu gibi savaş sonrası gelişmelere odaklanacağını da sözlerine ekledi:

“Bir sonraki aşamada savaş sonrası gelişmeleri, örneğin bağımsızlık referandumunu daha fazla ele alacağım,” dedi.

Li, Çin akademisinde Ortadoğu çalışmalarının henüz gelişme aşamasında olduğunu, geçmişte araştırmaların büyük oranda “çoğunluk meselelerine” — Arap, Fars ve Türk çalışmalarına — odaklandığını belirtti.

“Bu bakış açısını çoğunluk merkezli olandan azınlık merkezli olana kaydırmalıyız,” diyen Li, Kürtler gibi yeterince temsil edilmeyen halkların bölgesel araştırmalarda daha fazla yer bulması gerektiğini savundu.

Son olarak şunu vurguladı:

“Çünkü Kürdistan’a baktığımızda, Kürtler artık yeni bir çoğunluk haline geliyor.”

Rojava: Ortadoğu’da Yeni Bir Demokratik Model

Giriş

Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.

Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı

Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.

Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.

Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim

Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.

Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.

Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı

Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.

Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı

2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.

Suriye'nin Geleceğinde Kürtler

Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.


Sonuç

Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.


Bu makale, Kürt tarihine ışık tutacak bir belgesel metnine, akademik yayına veya bilinç yükseltici bir broşüre dönüştürülebilir. İstersen sonraki aşamada bir sunum slaytı, video senaryosu veya sosyal medya dizisi olarak da düzenleyebilirim. Devam etmek ister misin?

Rojava: Ortadoğu’da Yeni Bir Demokratik Model

Giriş

Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.

Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı

Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.

Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.

Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim

Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.

Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.

Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı

Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.

Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı

2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.

Suriye'nin Geleceğinde Kürtler

Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.

Sonuç

Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.

Real Madrid Erbil ve Rojava'da Futbol Akademisi Açıyor: Kürdistan'da Küresel Bir Futbol Vizyonu Başlıyor

Dünyaca ünlü İspanyol futbol kulübü Real Madrid, bu yıl Ağustos ayında Erbil’de gençler için bir futbol akademisi açmaya hazırlanıyor. Kulübün Irak’taki resmi sözcüsü Naeem Saddam, gelişmeyi Rudaw aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı.

“Real Madrid Akademisi’ni açmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Erbil’de kulübün adına yakışır, kaliteli bir stadyum ve spor altyapısı inşa etmeyi hedefliyoruz,” diyen Saddam, akademinin alt yapı ve eğitim modelinin tamamen İspanya’daki sistemle uyumlu olacağını vurguladı.

Akademi, 6 ile 14 yaş arası çocuklara yönelik eğitim programları sunacak ve Real Madrid’in resmi antrenman metodolojisini uygulayacak. Saddam ayrıca açılış törenine kulübü temsilen üst düzey bir temsilcinin de katılacağını belirtti.

“Gerçek çalışmalar başladı,” diyen Saddam, bölgede yetenekli futbolcuları keşfetmek ve eğitmek istediklerini ifade etti.

Bu hamle, Real Madrid’in Ekim 2023’te Irak’ta açtığı ilk futbol akademisinin ardından geliyor. Kulübün bağlı olduğu Real Madrid Vakfı, şu anda dünya genelinde 40’tan fazla ülkede 70’in üzerinde futbol akademisi işletiyor.

Bu akademiler yalnızca futbol yeteneklerini geliştirmeyi değil; aynı zamanda taktiksel zekâ, dayanıklılık, takım çalışması ve sportmenlik gibi temel insani ve etik değerleri gençlere aşılamayı amaçlıyor.

Vakıf, küresel ölçekte dezavantajlı çocuklara yardım eden projelere de kaynak sağlıyor. Bu katkıları sayesinde Real Madrid Vakfı, 2022 yılında ilk Laureus Sport for Good Society Ödülü’ne layık görüldü.

FC Barcelona da Kürdistan ve Rojava’da Altı Akademi Açıyor

Öte yandan, Real Madrid’in ezeli rakibi FC Barcelona da Mayıs ayında yaptığı açıklamayla, Kürdistan Bölgesi ve Kuzeydoğu Suriye’de (Rojava) toplam altı futbol akademisi açacağını duyurdu.

Bu girişim, Erbil ve Süleymaniye’nin yanı sıra Kobani, Haseke, Rakka ve Tîberspîyê’yi kapsıyor. Programlar Haziran 2025’te başlayacak ve Ekim 2026’ya kadar devam edecek. 2026'nın başlarında iki büyük futbol buluşması da planlanıyor.

Barcelona’nın bu girişimi özellikle IŞİD kurbanlarının çocuklarını hedef alarak, gençler arasında sosyal uyumu teşvik etmeyi, şiddeti önlemeyi ve radikalleşmenin önüne geçmeyi amaçlıyor. Programın temelinde futbol aracılığıyla barış, diyalog ve birlikte yaşam kültürü yer alıyor.

Warte'de Kültür ve Doğa Buluştu: Karox Dağı’nda Geleneksel Bahar Şenliği Renkli Görüntülere Sahne Oldu

ERBİL – Kürdistan Bölgesi: Erbil’in kuzeydoğusunda yer alan Warte kasabasının simgelerinden Karox Dağı, bu yıl da geleneksel bahar şenliğine ev sahipliği yaptı. Her yıl baharın gelişini kutlamak ve Warte’nin zengin kültürel mirasını tanıtmak amacıyla düzenlenen etkinlik, yüzlerce yerel halkı ve ziyaretçiyi bir araya getirdi.

Warte Kaymakamı Şorş Hassan, etkinliğin amacının kasabanın hem yetkililer hem de halk nezdinde bir turizm destinasyonu olarak tanıtılması olduğunu belirterek, “Kültürümüzü ve geleneklerimizi tanıtmak istiyoruz. Bu tür etkinliklerle Warte’nin doğasını ve tarihini ön plana çıkarıyoruz,” dedi.

Etkinlikte Warte’nin tarihî geçmişine, halkın çektiği zorluklara ve nesilden nesile aktarılan geleneklerine vurgu yapıldı. Bölge halkı, bu tarz etkinliklerin özellikle genç kuşaklar için eğitici olduğunu ve turizm potansiyelini artırabileceğini düşünüyor.

Warte sakini Nazira Ali, Rudaw’a yaptığı açıklamada, “Geçmişte bu dağa bahar bitkileri toplamaya gelirdik. Burada doğduk, burada hayvancılık yaptık, toprağımızı ektik. Bugün ise aynı dağda bayram havasında bir festival yaşıyoruz,” dedi.

Dağ yürüyüşleri, yöresel yemekler, halk dansları ve geleneksel el sanatları gibi çeşitli aktivitelerle zenginleştirilen etkinlikte, bölgenin kültürel kimliği ön plana çıkarıldı.

Festivalin en dikkat çeken bölümlerinden biri ise safkan atların sergilendiği binicilik yarışmaları oldu. Karox Dağı Atlılar Grubu Başkanı Rizgar Celal, bu yıl 35 atlı binicinin festivale katıldığını belirterek, “Yarışma, eğitim ve geleneksel binicilik olmak üzere üç kategori var. Ayrıca en güzel at da ödüllendiriliyor,” diye konuştu.

tr_TRTurkish