Giriş
Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.
Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı
Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.
Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.
Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim
Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.
Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.
Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı
Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.
Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı
2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.
Suriye'nin Geleceğinde Kürtler
Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.
Sonuç
Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.
Bu makale, Kürt tarihine ışık tutacak bir belgesel metnine, akademik yayına veya bilinç yükseltici bir broşüre dönüştürülebilir. İstersen sonraki aşamada bir sunum slaytı, video senaryosu veya sosyal medya dizisi olarak da düzenleyebilirim. Devam etmek ister misin?
Rojava: Ortadoğu’da Yeni Bir Demokratik Model
Giriş
Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamı, Kürt siyasi ve askeri aktörlerine Kuzey Suriye'de yeni bir özerk alan kurma imkânı sundu. Bu gelişmeler, Kürtlerin tarihsel vatanı olan “Kürdistan”ın batı bölümünde — Rojava (Batı Kürdistan) — fiili bir özerk yönetimin doğuşuna sahne oldu. 2013 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD), bu bölgede geçici bir yönetim ilan etti. O güne dek Batı Kürdistan kavramı, Kürtlerin çoğunluğu için muğlak bir tanım iken, Rojava’yla birlikte somut bir siyasi yapıya büründü. Her ne kadar kırılgan ve gelişme aşamasında olsa da, Rojava bugün Ortadoğu jeopolitiğinde dikkat çeken bir deneme alanıdır.
Rojava’nın Coğrafi ve Sosyal Yapısı
Rojava, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye ve Irak sınırları boyunca uzanan üç kantondan (Afrin, Kobanê, Cizîre) oluşur. Kürtler burada çoğunluğu oluşturur, ancak bölgede Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Ezidiler gibi diğer halklar da yaşamaktadır. Türkiye'nin 2018’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarla Afrin gibi bölgeler işgal edilirken, yerel Kürt nüfus zorla yerinden edilmiştir.
Rojava, Kürdistan’ın dört parçasından biridir: Kuzey (Türkiye), Güney (Irak), Doğu (İran) ve Batı (Suriye) Kürdistan. Bu dört parçalı yapı, Kürtlerin ulusal birliğini ve kendi kaderini tayin hakkını sürekli bir mücadele alanına dönüştürmektedir.
Toplumsal Model: Kadın Öncülüğünde Devrim
Rojava modeli, sadece etnik özerklikten ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, doğrudan demokrasi, halk meclisleri ve kooperatif ekonomisi gibi ilerici prensiplere dayalı yeni bir toplumsal örgütlenme biçimini temsil eder. Rojava’da her yönetim biriminde kadın ve erkek eşbaşkanlık sistemi uygulanır. Tüm meclis ve komitelerde kadın temsiliyeti en az %40’tır. Kadınların kurduğu YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve Kongreya Star gibi örgütlenmeler, kadını sadece askeri değil, sosyal bir özne olarak da dönüştürmüştür.
Bu anlayışın kökleri, 1990’lardan itibaren PKK içinde gelişen kadın kurtuluş ideolojisine dayanır. 1995 yılında kurulan kadın ordusu YJA-Star, kadınların sadece askeri alanda değil, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda da örgütlenmesini hedefledi. Bu yapı, özellikle feodal geleneklerin egemen olduğu Kürt toplumunda köklü bir zihniyet dönüşümünü tetikledi.
Demokratik Konfederalizm ve Otonomi Arayışı
Rojava’da inşa edilen sistem, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” tezlerinden ilham alır. Bu model, merkeziyetçiliği reddeder, halkın doğrudan yönetime katılımını esas alır ve ulus-devlet fikrinin ötesine geçmeyi amaçlar. Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi etnik milliyetçiliğe dayalı bir bağımsızlık arayışından ziyade, adem-i merkeziyetçi, çoğulcu ve eşitlikçi bir siyasal yapı inşa edilmek istenmektedir.
Uluslararası İlişkiler ve Batı’nın Tavrı
2014–2015 yıllarında YPG ve YPJ’nin IŞİD’e karşı Kobani’de kazandığı zafer, uluslararası kamuoyunun dikkatini Rojava’ya çevirdi. Özellikle kadın savaşçıların ön planda olması, Batı basınında “feminist devrim” olarak yankı buldu. Ancak ABD ve Batı, Rojava’yı askeri müttefik olarak değerlendirse de siyasi ve diplomatik destek vermekten kaçındı. Bu durum, Kürtlerin küresel diplomasi sahnesinde hâlâ marjinal bir aktör olarak görüldüğünün bir göstergesidir.
Suriye'nin Geleceğinde Kürtler
Suriye’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Kürtlerin haklarının anayasal güvence altına alınması ve Suriye yurttaşlığı temelinde eşit vatandaşlık statüsü kazanmaları elzemdir. Rojava deneyimi, sadece Kürtler için değil, tüm Suriye halkları için çoğulcu, katılımcı ve adil bir yönetim modelinin mümkün olduğunu göstermektedir. Savaş sonrası Suriye’nin inşasında Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan, kalıcı bir uzlaşının sağlanması mümkün değildir.
Sonuç
Rojava, hem Kürt ulusal mücadelesi hem de bölgesel demokrasi arayışları açısından tarihsel önemde bir modeldir. Kadın öncülüğünde, doğrudan demokrasiyi esas alan bu model, sadece Ortadoğu için değil, dünya genelinde baskı altında yaşayan halklar için de ilham verici bir örnektir. Kürtlerin Rojava’da attığı her adım, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de halkların kendi kendini yönetme hakkı açısından tarih yazmaktadır.